Blog

ÜLKEMİZİN ERTELENEMEYECEK PROBLEMİ: DEPREM

Son yaşadığımız felakette bir kez daha acı bir şekilde tecrübe ettik ki, ülke olarak depreme hazır değiliz. Bu nedenle de birçok vatandaşımızı yanlış yapılaşmaya yeniden kurban verdik.

Bununla birlikte son yıllarda küresel ısınma nedeni ile şiddetli yağışlar, sel, dolu, hortum ve orman yangınları gibi felaketler ile karşı karşıya gelmemiz an meselesi.

Peki ne yapmalıyız? Her şeyden önce, halk olarak sağlıklı çevrelerde yaşayabilmemiz için binalarımızı hem estetik hem de teknik olarak ilgili standartlara, yönetmeliklere uygun bir şekilde projelendirmemiz ve inşa etmemiz gerekiyor.

Tüm binalar, yapının kendi ağırlığına, hareketli yüklere, kar, rüzgâr, deprem yüklerine ve ayrıca binanın bulunduğu zeminin yapısına göre projelendirilirler.

Betonarme binanın kullanım ömrü boyunca ilk günkü performansını sürdürebilmesi, doğru malzeme seçimi ve uygulama şekline bağlı olmakla birlikte; geçen zaman içinde zemin etkilerine ve atmosferik etkilere karşı ne kadar dayanıklı olduğuna bağlıdır.

Yapı elemanlarının çeşitli yollarla nem veya su etkisinde kalması sonucu oluşan korozyon, donatılarda oluşacak kesit kayıpları sonucu bu elemanların dayanım performansını negatif yönde etkilemektedir. Bunun önlenebilmesi, yeni yapılacak binaların toprakla temas eden temel, döşeme ve bodrum duvarlarında, çatılarında, balkon ve ıslak hacimlerinde yapılacak su yalıtımı ile sağlanabilir. Korozyon genellikle toprakla temas eden yapı elemanlarında oluşmakla birlikte, nem ve rutubetin yüksek oranda olduğu bölgelerde, pas payı yeterli kalınlıkta olmayan betonarme yapı elemanlarının doğrudan hava ile temas eden yüzeylerinde de oluşabilir.

Depremin binalarda neden olduğu hasarlarla ilgili olarak yapılan bilimsel araştırmalara göre, korozyon sonucu taşıyıcı sistemin taşıma gücünün azalmasının, hasarların oluşmasında birinci derecede etkili olduğu bilinmektedir. Depremlerden sonra betonarme yapılarda yapılan incelemelerde, bodrum ve zemin katlarındaki taşıyıcı elemanlarda oluşan korozyonun, yapıların %67’sinin hasar görmesine ve yıkılmasına neden olduğu tespit edilmiştir.

Depremlerde hasar gören binaların birçoğunda, donatıların korozyon nedeniyle 1/3’e kadar kesit kayıplarına uğradığı ve bazı yapılarda donatıların tamamen yok olduğu görülmüştür.

Binalarımızın çatıları söz konusu olduğunda ise, öncelikle projesinde hesaplanmış olandan daha ağır çatı kaplama malzemeleri kullanmamalıyız. Mecbur kalmadığımız durumda binalarımızın çatılarına su deposu, baz istasyonu, soğutma kulesi, v.b. aşırı ağırlık veren ilaveler yapmamalıyız. Tüm bu bahsedilen ek yükleri çatımıza eklemek istiyorsak, binamızın statik hesaplarını buna göre yeniden düzenlemeliyiz.

Binanızın strüktürü ne kadar sağlam olursa olsun, çatıdaki yükler, deprem anında binayı kendi ağırlıklarının birkaç katı yük olarak etkileyecektir.

Yapıların en önemli bölümlerinden biri olan çatılar, doğru malzeme seçimi ve doğru işçilikle yapılması halinde deprem, dolu ve fırtına gibi doğal afetlerde hayat kurtarır. Her şiddetli rüzgardan sonra uçan çatı haberlerine dayanarak, Türkiye’deki çatıların büyük bir bölümünün standartlara uygun olarak yapılmadığını söyleyebiliriz. Hafif çatı kaplama malzemelerini tercih ederek bunu uygun maliyetle ve risk oluşturmadan yapmak mümkün. Ancak çoğu yapıda nedense kullanıcılar geleneksel yöntemlerden vazgeçemiyor ve bunu düşük maliyetle yapmaya çalışıyor. Bu da olası bir afet anında ciddi bir risk altında kalmalarına neden oluyor.

Projesiz bina yapmak mümkün değil ancak, günümüzde birçok projede çatı sadece bir çizgi ile tanımlanarak, çatıyı oluşturan katmanlar liste halinde yazılıyor. Bu da çatıların, uygulama sırası gelince düşünülüp yapılması anlamına geliyor. Uygulamada yanlış malzeme seçiminden hatalı detay çözümlerine kadar birçok sorunla karşılaşılıyor.

Çatılardaki bacaların, parapetlerin, duvarların v.b. elemanların da depreme dayanıklı olarak yapılması şart. Çatılardaki dayanıksız yapı elemanları, deprem anında yıkılarak çatının ya da binanın tamamen yıkılmasına neden olabilir.

Öncelikle çatımızda kullanacağımız çatı kaplama malzemesi seçimini yapmalı, ardından bu seçimimize ve ihtiyaçlarımıza uygun olacak çatı projesini tüm statik hesaplamaları da içerecek şekilde konunun uzmanı kişilere hazırlatmalıyız. Daha sonra, güvenilir firmalar tarafından üretilmiş, kaliteli ve uzun ömrülü ürünleri tercih ederek; uygulamanızı uzman uygulayıcı firmaların sertifikalı ustalarına yaptırmalısınız.

Çatının yapımı kadar, çatıyı yapanların güvenliğinin sağlanması da son derecede önemli bir konu. Çatıyı tasarlarken, çatıyı yapmak için yüksekte çalışan inşaat işçilerinin ve ustalarının iş güvenliklerinin nasıl sağlanacağı da ayrıca düşünülmelidir. Çatılarda çalışacak kişiler çatı sistemleri, çatı inşaatı, yüksekte çalışma ve İSG konularında eğitimli ve sertifikalı olmalıdır. Unutmayalım ki, insan hayatı her şeyden önce gelir.

Uygulamalarda güncel yapı yasa ve yönetmeliklerine ve güncel SGK mevzuatına uyulmalıdır. Sağlam bir bacaya yada duvara tespit edilmiş basit bir mapa bile hayat kurtarabilmektedir.

Çatı uygulaması her aşamasında bir çatı uzmanı tarafından kontrol altında tutulmalıdır.

FULYA ÖZGÜL KOÇAK
CEO, ONDULINE AVRASYA